FrKskn Blog
CrySis3
CRYSİS 3
İlk Crysis’in çıkışından beri Crysis’in senaryosunun en başından beri bir “uzaylı istilası”nı anlatan bir senaryo değil, politik ve askeri yönde bir senaryo olması gerektiğini söylemişimdir. Bilim kurguyu çok severim, konu cidden bilim kurgu değil, sadece “nanosuit” olayının askeri ve politik bir senaryoya daha iyi uyum sağlayacağını, hatta tabir yerindeyse “cuk diye oturacağını” düşünüyorum. Crytek’tekin güzide yetkililerinin vizyonları en başından bu yönde miydi, yoksa “suya sabuna dokunmayalım” diye mi böyle bir konsepte yöneldiler bilemiyorum açıkçası. İster seriyi sevmeyen birisi olun, ister bir “Crysis fanatiği”, ilk oyunda Korelilerle savaştığımız kısımların ardından gelen uzaylılarla çarpıştığımız kısmın ciddi anlamda olayın tadını kaçırdığını inkar edemezsiniz. Oysa politik ve askeri bir senaryo bana kalırsa Crysis’i tıpkı Metal Gear Solid gibi bir kült klasik yapabilirdi (MGS’nin hikayesi kadar derin ve ince ince örülmüş bir hikaye olmasına gerek bile yok, sadece bir sonraki adımda ne olacağını az da olsa merak etseydik keşke). Uzaylıların varlığının seriyle bir şey katmaktan ziyade seriyi boğduğunu ve uzaylıların fazlasıyla ” nano makineler yardımıyla istendiği taktirde kasları güçlendiren, derinin kalınlığını arttıran, veya optik kamuflaj sunan son teknoloji bir kıyafetle düşman avlamak” konseptinin dışında kaldığını düşünüyorum doğruyu söylemek gerekirse, şu ana kadar tüm Crysis oyunlarında ilgimi çeken kısımlar Nanosuit’in bir çok farklı özelliğini kullanarak insan düşmanlarla çarpıştığımız kısımlardı.
Yazı Kaynak: http://biskuvigaming.com